Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu ve Cezası (TCK madde 134)

İnsan sosyal bir varlık olması nedeniyle, toplumdaki diğer insanlar ile sürekli iletişim ve etkileşim halindendir. Bu nedenle hayatının bazı kısımlarını diğer insanlarla ile paylaşırken, bazı kısımlarının da yalınızca kendisine ait olmasını ve başkaları tarafından bilinmesini istemeyebilir. Bu halde karşımıza özel hayat kavramı, buna bağlı olarak da özel hayata ilişkin değerlerin korunması ilkesi ortaya çıkmaktadır.

Kısaca tanımlayacak olursak özel hayat; kişilerin yalnızca kendilerine ait olan, herkes tarafından bilinmeyen ve bilinmesinin de istenmediği, sadece izin verilen kişilerin parçası olduğu yaşam alanıdır. Kişinin yalnızca kendisini alakadar eden tutum ve davranışları ile bunları paylaşmak istediği kişiler, paylaşmak istediği yer ve zaman sadece ve sadece kişinin kendisi tarafından belirlenebilir. Bu bağlamda “özel hayat” kavramı aslında olay özelinde kişinin kendisi tarafından belirlenmektedir. Bir kişi için özel hayat sınırları içinde değerlendirilebilecek bir husus, bir başkası tarafından toplumdaki diğer bireyler ile paylaşılıyor olabilir. Kişinin başkaları ile paylaşmayarak korumak, gizlemek istediği bu alana, başkaları tarafından yapılan müdahalelerin önlenmesi için TCK madde 134’te Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu” düzenlenmiş ve ayrıca Anayasa madde 20′ de yer alan “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz” hükmü ile de kişilerin mahremiyetlerinin korunması anayasal olarak koruma altına alınmıştır.

Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçunun Koşulları

TCK madde 134’te yer alan ” Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.

(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/81 md.) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur” hükmünden de görüleceği üzere işbu madde iki fıkradan oluşmaktadır. Maddenin birinci fıkrasında suçun basit hali ile birlikte ceza artırım sebebi olacak hallere yer verilmiş; ikinci fıkrasında ise suçun nitelikli hali düzenlenmiştir. Burada belirtmek gerekir ki suçun ikinci fıkradaki nitelikli halinin işlenmesi halinde fail; ilk fıkraya ek olarak ikinci fıkradaki suçtan da ayrı olarak cezalandırılacaktır. Aşağıda işbu fıkranın açıklamasına bir kez daha yer verilecektir.

Bu suçun oluşabilmesi için, kişinin “özel hayatına yani mahremiyetine” ilişkin gizliliğin ihlal edilmiş olması aranan ilk şarttır. Yukarıda da genel hatları ile açıklamış olduğumuz üzere özel hayat kavramı kişinin başkaları ile paylaşmak istemediği veya kimlerle paylaşmak istediğine sadece kendisinin karar verebildiği yaşam alanıdır. Burada esas olan unsur kişinin rızasıdır. Özel hayata ilişkin bir takım bilgilerin bazı kişiler ile paylaşılmış olması, bu bilgilerin herkes tarafından bilinmesine rıza gösterildiği şeklinde yorumlanamaz. Bu hususa sosyal medya paylaşımları örnek olarak gösterilebilir. Kişi, özel hayatına ilişkin bilgi veya eylemleri sosyal platformlarda yer alan takipçi olarak adlandırılan üyeler ile paylaşmak arzusundadır. Bu halde kişinin rızası belirli kişilerle bu bilgileri paylaşmak olduğundan, yapılan paylaşımın aleni olmadığı kabul edilmelidir. Görüldüğü üzere özel hayatın tanımının yapılması ve sınırlarının belirlenmesi her zaman çok kolay olmamaktadır.

Özel hayat denilince her ne kadar akıllara yalnızca “ev” gibi etrafı dört duvar ile kaplı bir alan gelse de özel hayatı bu şekilde tanımlamak yerinde değildir. Bireyin ismi, kişisel verileri, sesi, görüntüsü, cinsel yaşamı ve tercihleri, ofisi, günlüğü ve burada belirtilmeyen başka birçok kavram özel hayatı oluşturan kavramlar arasında yer alabilir.

Meşru ve hukuka uygun bir gerekçe olmaksızın kamu görevlileri tarafından; kişinin üstünün, aracının, evinin veya işyerinin aranması, eşyalarının ve belgelerinin karıştırılması da özel hayatın gizliliği suçunu oluşturmaktadır. Bununla birlikte kişinin elektronik postaları, mektupları, bilgisayar/laptopu gibi elektronik aletlerinde bulunan ve/veya sadece belli kişilerle paylaşmış olduğu belgeleri de özel hayat kapsamında yer almaktadır.

Kişinin her zaman ve her yerde özel hayatı mevcuttur. Sinemada, okulda, restoranda, kafede, parkta, bahçede, pazarda, manavda ve aklınıza gelebilecek her alanda özel hayat kapsamından bahsetmek mümkündür. İnsanın kalabalıklar içerisinde yani kamusal alanlarda olması; kendisine ait her sesin veya görüntünün serbestçe kaydedilebileceği, artık mahremiyetinin olmadığı anlamına gelmez. Kişinin zaman ya da mekan fark etmeksizin başkalarından gizli tutmak istediği hayatı mahremdir, bununla birlikte kişinin kamusal alanlarda tanınmamayı, dikkat çekmemeyi talep etme hakkı vardır, bu hakka karşı gerçekleştirilen her eylem de özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturmaktadır.

Şunu da belirtmek gerekir ki, kişinin bulunmakta olduğu kamusal bir alanda görüntü kaydı yapılması sırasında kendisinin de bu görüntüde yer alması söz konusu olabilir. Ancak işbu durum herhalde özel hayatın gizliliğini ihlal olarak değerlendirilemez. Görüntü kaydının özellikle kişinin özel hayatına ilişkin olmaması ve bu kayıttan kişinin özel yaşamına ait bilgilere ulaşılmıyor olması halinde söz konusu suç oluşmayacaktır. Bununla birlikte kişinin görüntüsünün basın tarafından alınmasında; kamu yararı ve haberin gerçekliği gibi koşulların varlığı halinde basının haber verme özgürlüğü söz konusu olacaktır ve bu halde de özel hayatın gizliliğini ihlalden bahsedilmeyecektir.

Ancak burada çok önemli bir ayrıntıya yer vermek gerekmektedir. Basının ortada somut bir haber olmaksızın, yalnızca güncel veya başkaca bir konuda bilgi almak veya düşüncesini sormak amacıyla röportaj yapmak üzere mikrofon uzattığı kişinin, röportaj vermek istememesi ve görüntüsünün kaydedilmesine rıza göstermemesi halinde; artık basının haber verme özgürlüğünden bahsedilemeyecek olup bu halde kişinin görüntüsünün kullanılması özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturacaktır. Örnek olarak, manavda alışveriş yapmakta olan bir kişiye, ekonomi ile ilgili görüşlerinin sorulması ve kişinin konuşmak istemediğini ve görüntüsünün alınmasına rızasının olmadığını belirtmesine rağmen muhabir tarafından ısrarla kendisine mikrofon uzatmaya devam edilerek kişinin görüntülerinin kaydedilmesinin ve sonrasında da bu görüntülerin TV veya sosyal medya platformlarında yayımlanmasının özel hayatın gizliliğinin ihlali suçunu oluşturduğuna şüphe yoktur. Burada TCK madde 134/1 ve görüntülerin ifşa edilmiş olması nedeniyle TCK madde 134/2’de yer alan iki ayrı suç işlenmiş olup; bununla birlikte kanımızca aynı zamanda TCK madde 137’/b‘de yer alan suçun, “Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle” işlenmesi de söz konusu olmakta yani suçun nitelikli hali de vücut bulmuş olmaktadır.

İşbu suçun hangi hareketlerle işlenebileceğine ilişkin olarak kanunda bir düzenleme yer almadığında dolayı, özel hayatın gizliliğini ihlal suçu herhangi bir hareket ile meydana gelebilen serbest hareketli bir suçtur.

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kastla işlenebileceği gibi olası kast ile de işlenebilir. Burada suçun gerçekleşmesi için fail tarafından; kişinin özel hayatına bilerek ve isteyerek müdahalede bulunulması yeterlidir. Bu suçun taksir ile işlenebilmesi mümkün değildir; zira taksirle işlenebilecek suçlar kanun hükmünde özel olarak belirtilmektedir. TCK madde 134’te ise söz konusu suçun taksirle işlenebileceğine ilişkin hiçbir düzenleme yer almamaktadır.

Kanun hükmünde yer alan düzenlemede suçun failine ilişkin herhangi bir sınırlama getirilmemiştir. Bu nedenle özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, herkes tarafından işlenebilecek bir suçtur. Ancak makalenin devamında da belirtileceği üzere suçun bazı kişiler tarafından işlenmesi; özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun nitelikli hali olarak düzenlenmiş olup bu halde cezanın yarı oranında artırılması hüküm altına alınmıştır.

Suçun mağduru, kanunda sınırlı olarak belirtilmemiş olduğundan özel hayatın gizliliğini ihlal suçu herkese karşı işlenebilir. Mahremiyeti herhangi bir şekilde ihlal edilmiş olan herkes bu suçun mağduru konumunda olabilmektedir.

Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçunun Nitelikli Hali

TCK madde 134/2’de yer alan düzenlemede; “Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.” hükmü yer almaktadır.

Daha önce de belirtmiş olduğumuz üzere maddenin işbu fıkrasında özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun nitelikli hali düzenlenmiştir. Ancak bu düzenleme aynı zamanda ayrı bir suçu tanımlamakta olduğundan fail; koşulların bulunmasına göre birinci fıkra ile ikinci fıkrada düzenlenmiş olan suçlarda ayrı ayrı cezalandırılacaktır. Şöyle ki; kişinin yatak odasındaki görüntülerin kaydedilmiş olması halinde birinci fıkra hükmü gereğince ceza bir kat artırılacak olup fail hakkında 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasına hükmedilecektir. İşbu görüntülerin üçüncü kişilerle paylaşılması (ifşa edilmesi) halinde ise ayrıca fail hakkında 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasına hükmedilecektir. Bu halde cezaların üst sınırları esas alındığında failin toplamda 11 yıla kadar hapis cezası alması söz konusu olacaktır.

Bu bağlamda kişilerin, internet haberleşme araçları veya sosyal medya platformları (e-posta, youtube, instagram, tiktok, whatsapp vb.) üzerinden birbirlerine göndermiş oldukları cinsel içerikli veya müstehcen videoların veya fotoğrafların üçüncü kişiler ile paylaşılması sonucunda da fail hakkında TCK madde 134/2 gereği hüküm tesis edilecektir.

Tanınmış Kişiler Açısından Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu

Tanınmış kişiler sürekli göz önünde bulunduklarından ve özel yaşamlarına ilişkin olaylar haber değeri taşıdığından özel hayatın gizliliği kavramı burada biraz daha geniş bir şekilde ele alınmaktadır. Sanatçılar, siyasetçiler, sporcular gibi tanınmış kişilerin toplumun geneline hitap ediyor olmaları ve haber değeri taşıyor olmaları sebebiyle girip çıktıkları yerlerde izlenmeleri, görüntülerinin kaydedilmesi, hayatlarına ilişkin birtakım bilgilerin paylaşılması normal kimselere göre daha olağan kabul edilmekte ve özel hayatın gizliliği bu kimseler açısından biraz gevşetilmektedir. Ancak, tanınmış kişilerin bu duruma sınırsız bir şekilde katlanması söz konusu değildir. Örneğin; normal bir kimsenin aksine bir oyuncunun yemek yediği bir restoranda görüntülenmesi bir suç teşkil etmezken; oyuncunun evinin bahçesinde güneşlenirken görüntülerinin kaydedilmesi özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun nitelikli halini oluşturmaktadır.

TCK Madde 137’de Düzenlenen Suçun Nitelikli Hali

İşbu maddede suçun;

“…a) Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle,

b) Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle, işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.” hükmü düzenlenmiştir. İşbu madde TCK madde 132-136 arasında düzenlenmiş suçlar için ortak bir hüküm şeklinde ele alınmış ve bu belirtilen hallerde cezanın artırılacağı belirtilmiştir.

Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçunun Cezası

Yukarıda da yer yer değinmiş olduğumuz üzere; birinci fıkrada işbu suçun basit hali yer almaktadır. Suçun basit şeklinin işlenmesi halinde kanunda belirlenmiş olan ceza; 1 yıl ile 3 yıl arası hapis cezasıdır. Aynı fıkranın devamında suçun görüntü veya sesin kaydedilmesi suretiyle işlenmesi halinde cezanın yarı oranında artırılacağı belirlenmiştir. Buna göre de fail 2 yıl ile 6 yıl arasında hapis cezası ile cezalandırılacaktır.

İkici fıkradaki yasal düzenleme gereğince ise; kişinin özel hayatına ilişkin görüntü veya seslerin ifşa edilmesi yani üçüncü kişiler ile paylaşılması halinde fail, 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır. Ancak burada bir kez daha belirtelim ki; fail görüntü ve sesi kaydettiği için hem birinci fıkra gereği 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası; hem de bu kayıtları ifşa ettiği için ikinci fıkra hükmü gereğince 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile ayrı ayrı yargılanacaktır.

Örneğin; kişinin soyunma odasının izlenmesinin cezası 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası iken, kişinin görüntülerinin video ile kaydedilmesi halinde ceza; 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası olacaktır. Failin bu görüntüleri herhangi başka bir kişi veya kişiler ile paylaşması halinde ise ayrıca ifşa suçundan 2 yıldan 5 yıla kadar yargılanması söz konusu olacaktır. Yani toplamda iki ayrı suçtan 11 yıla kadar hapis cezası ile yargılama yapılması söz konusu olacaktır.

KASTEN YARALAMA SUÇU ve CEZASI (TCK madde 86 ve TCK madde 87)

TCK madde 86’da “kasten yaralama” başlığı ile düzenlenen suç, vücut dokunulmazlığına karşı işlenen suçlardandır. “Kasten yaralama”; TCK madde 86’da yer alan basit kasten yaralama ve TCK madde 87’de yer alan neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama olarak ikili bir ayrıma tabi tutulmuştur.

BASİT KASTEN YARALAMA SUÇU (TCK madde 86)

Basit kasten yaralama da kendi içerisinde; suçun temel hali yani basit tıbbi müdahale (BTM) ile giderilemeyecek kasten yaralama (madde 86/1), suçun daha az cezayı gerektiren hali yani BTM ile giderilebilecek kasten yaralama (madde 86/2) ve suçun daha fazla cezayı gerektiren halleri (madde 86/3) olarak üç fıkra halinde düzenlenmiştir.

Kasten yaralama suçundan bahsedebilmek için kasıtlı bir şekilde;

  • Başkasının vücuduna acı vermek veya
  • Sağlığının bozulmasına neden olmak veya,
  • Algılama yeteneğinin bozulmasına neden olmak gerekmektedir.

Görüleceği üzere yukarıda sayılan sonuçlardan hepsinin birlikte oluşması aranmamakta; işbu sonuçlardan yalnızca birinin meydana gelmiş olması kasten yaralama suçunun oluşması için yeterli sayılmaktadır.

Ayrıca kanunda bu sonuçları oluşturabilecek eylemler de sayılmamış olduğundan, bir sınırlama olmaksızın her türlü eylem ile söz konusu kasten yaralama suçunun işlenmesi mümkündür. Tokat atma, itekleme, tekme atma, çarpma vs. gibi eylemler dahi; herhangi bir iz veya kalıcı bir sonuca neden olmasalar bile vücuda acı vermelerinden dolayı kasten yaralama suçunu oluşturmaktadırlar.

Basit Kasten Yaralama Suçuna Verilecek Cezalar

  • TCK madde 86/1’de suçun temel hali olan BTM ile giderilemeyecek kasten yaralamaya yer verilmiştir. Bu halde failin; bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı belirtilmiş olup devam eden fıkralarda daha az ve daha fazla cezayı gerektiren haller ayrıca düzenlenmiştir.

Buna göre; BTM ile giderilemeyecek olan yaralanmalarda sanığa verilecek hapis cezasının alt sınırı 1 yıl iken üst sınırı 3 yıldır. Burada seçimlik ceza düzenlemesine yer verilmediğinden hakim tarafından hapis cezası yerine seçimlik olarak adli para cezasına hükmedilmesi mümkün değildir. Ancak;

-TCK madde 49/2’de;  1 yıl ve daha az süreli hapis cezasının kısa süreli hapis cezası olduğu, TCK madde 50/1’de ise; koşullarının mevcut olması halinde kısa süreli hapis  cezasına uygulanabilecek seçenek yaptırımların neler olduğu düzenlenmiştir.

Bu durumda, kasten yaralama suçuna verilen cezanın 1 sene olması halinde ve kanunda aranan diğer koşulların mevcudiyetine göre hapis cezasının seçenek yaptırımlardan olan adli para cezasına çevrilebilmesi mümkün olacaktır.

  • TCK madde 86/2’de ise kasten basit yaralamanın daha az cezayı gerektiren hali düzenlenmiş olup;  yaralanmanın BTM ile giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde ve mağdurun şikâyeti üzerine faile, dört aydan bir yıla kadar hapis cezası verileceği veya fail hakkında adlî para cezasına hükmolunacağı yer almaktadır.

Buna göre de; verilecek cezanın alt sınırı 4 ay iken üst sınırı 1 yıldır. İşbu maddede ayrıca seçimlik ceza düzenlemesine yer verilmiş ve sanığa  hapis cezası yerine adli para cezası verilebileceği de hüküm altına alınmıştır. TCK madde 50/2’de; seçimlik cezanın düzenlendiği hallerde, hakimin sanık hakkında hapis cezasına hükmetmesi halinde bu cezanın artık adli para cezasına çevrilemeyeceğinin düzenlendiğini de burada belirtelim.

  • TCK madde 86/3’de, basit yaralamanın daha fazla cezayı gerektiren haline yer verilmiştir. Buna göre ise kasten yaralama suçunun;

a) Üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı,
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Silahla,
f) Canavarca hisle,
İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında, (f) bendi bakımından ise bir kat artırılır.

Bu durumda öncelikle kasten yaralamanın BTM ile giderilebilecek bir yaralanma olup olmadığı tespit edilecek, bu tespitten hemen sonra ise sanığa verilecek cezanın miktarı madde 86/3’e göre; “a” bendinden “e” bendine kadar yarı oranında, “f” bendine giren hallerde ise 1 kat olarak artırılacaktır.

Örnek ile açıklayacak olursak; çatal ile bir başkasının kolunda küçük bir çizik oluşturarak yaralanmasına sebep olunması halinde verilebilecek ceza alt ve üst sınırını tespit ederken:

-Meydana gelen yaralanmanın kolda hafif bir çizik olması nedeniyle BTM ile giderilebilir olduğunu söyleyebiliriz (tabii olarak her olay kendi içerisinde özel olarak değerlendirilmelidir).

-BTM ile giderilebilir bir yaralanma olduğu için madde 86/2 gereği sanık hakkında  dört aydan bir yıla kadar hapis cezası verilebilecektir. Ancak burada “çatal” ile yani “silahla” işlenmiş kasten yaralama suçu söz konusudur. Bu nedenle de TCK madde 86/3’ün uygulanması gerekmektedir.

-TCK madde 86/3-e’de düzenlenen ve cezayı artıran hallerden  olan “silahla” (silah kavramı aşağıda açıklanmıştır) yaralama söz konusu olduğu için ise  yukarıda tespit ettiğimiz 4 aydan 1 yıla kadar olan hapis cezası yarı oranında artırılacaktır. Bu halde de alt sınır olan 4 ay yarı oranında artırılacak ve 6 ay olacak; üst sınır olan 1 yıl ise yarı oranında artırılacak ve 1 yıl 6 ay olacaktır.

-Meydana gelen yaralanmanın sopa ile kişinin ağzına vurulması sonucu meydana gelen diş kaybı olduğu varsayımında ise BTM ile giderilemeyecek bir yaralanma söz konusu olacaktır. Bu halde de TCK madde 86/1’de yer alan haliyle fail, 1 yıldan 3 yıla kadar ceza alabilecekken; suçun silahla işlenmiş olması nedeniyle madde 86/3 gereği ceza yarı oranında artırılacak ve cezanın alt sınırı 1 yıl yerine 1 yıl 6 ay, üst sınırı ise 3 yıl yerine 4 yıl 6 ay olacaktır.

 

NETİCESİ SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ KASTEN YARALAMA SUÇU (TCK madde 87)

Suç teşkil eden eylemin gerçekleştirilmesi ile elde edilmek istenen sonuçtan daha ağır bir sonucun ortaya çıkması halinde neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç meydana gelmiş olur. Kasten yaralama suçunda ise, meydana gelen yaralama olayı sonucunda mağdur olan kişinin vücudunda kalıcı hasarlara neden olunması halinde neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçu oluşacaktır. TCK madde 87’de hangi hallerde işbu suçun işlenmiş olacağı ve verilecek ceza ile artırım oranları 4 fıkra halinde düzenlenmiştir. Aşağıda işbu kanun maddesine yer verilmiştir.

TCK madde 87:

(1) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Konuşmasında sürekli zorluğa,
c) Yüzünde sabit ize,
d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,

Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye (TCK madde 86) göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz.

Bu düzenleme ile madde 86/1 ve 3’te yer alan suçun temel hali ve daha fazla cezayı gerektiren hallerine verilecek cezaların alt sınırları da ayrıca belirtilmiştir. Burada şunu belirtmek gerekir ki madde 87’de sayılan sonuçlardan birinin meydana gelmiş olması halinde artık madde 86/2’de yer alan BTM ile giderilebilecek yaralanmadan bahsedilmesi mümkün olmayacaktır. Bu nedenle kanunda, madde 86’nın yalnızca 1 ve 3. fıkralarındaki ceza alt sınırlarına ilişkin ayrı bir düzenlemeye yer verilmiştir.

Burada da öncelikle yapılması gereken şey, suçun madde 86’ın hangi fıkrasına girdiğini tespit etmektir. Akabinde ise tespit edilen ceza süresi, madde 87/1’de belirtildiği üzere 1 kat artırarak nihai ceza süresi bulunur.

Bu durumda ;

  • TCK madde 86/1’e göre; verilecek ceza 1 yıldan 3 yıla kadar iken (BTM ile giderilemeyecek yaralanmalar), madde 87’deki sonuçlardan biri meydana geldiğinde verilecek ceza 1 kat artırılarak  2 yıldan 6 yıla kadar olacak iken; TCK madde 87/son’da: 1. fıkraya giren hallerde verilecek cezanın alt sınırı 3 yıl olarak düzenlendiğinden nihai olarak faile, 3 yıldan 6 yıla kadar ceza verilebilecektir.
  • TCK madde 86/2’de basit kasten yaralama suçunun daha az cezayı gerektiren yani BTM ile giderilebilecek hali düzenlenmiş olduğundan ve yukarıda da belirtmiş olduğumuz üzere; TCK madde 87’de sayılan sonuçlardan birinin meydana gelmiş olması halinde artık madde 86/2’de yer alan BTM ile giderilebilecek yaralanmadan bahsedilmesi mümkün olmayacağından, bu duruma göre ceza verilebilmesi de olası görünmemektedir.
  • TCK madde 86/3’de ise; (a)-(e) bentlerinde sayılan hallerde verilecek cezanın yarı oranında, (f) bendi bakımından ise bir kat artırılacağı düzenlenmiştir. Buna göre de ;

       -BTM ile giderilebilecek yaralanmalardan bahsetmek mümkün olmadığından buna ilişkin bir açıklamaya yer vermemiz mümkün değildir.

       -BTM ile giderilemeyecek yaralanmalar bakımından ise  madde 86/1’e göre verilebilecek cezalar tespit edilir ve yarı oranlarında (f bendi açısında 1 kat) artırılarak alt ve üst sınırları 1 ve 3 yıl olan cezaların alt sınırı 1 yıl 6 ay üst sınırı 4 yıl 6 ay (f bendi açısından 2 yıldan 6 yıla kadar) şeklinde bulunur.  TCK madde 87’deki sonuçlardan biri meydana geldiğinde ise verilecek ceza 1 kat artırılarak 3 yıldan 9 yıla kadar olabilecek iken, TCK madde 87/son’da;  3. fıkraya giren hallerde verilecek cezanın alt sınırı 5 yıl olarak düzenlendiğinden nihai olarak faile, 5 yıldan 9 yıla kadar hapis cezası verilebilmesi mümkün olacaktır.

Aşağıda TCK madde 87’nin diğer fıkralarına yer verilecek olup, faile verilecek hapis cezası süresi hesabı aynen yukarıda açıklandığı şekilde yapılacağından, burada yeniden hapis cezası süresi hesaplaması yapılmayacaktır.

(2) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,

Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye (madde 86) göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az olamaz.

(3) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır.

Burada verilecek ceza hesabında sabit bir artırım oranı belirlenmemiş olup; meydana gelen kırık veya çıkığın kişinin hayati fonksiyonlarını etkileme oranına göre madde 86’ya göre tespit edilen ceza yarı oranına kadar artırılacaktır. Yani burada verilecek ceza, kesin bir şekilde yarı oranında artırılmak zorunda değildir. İşbu fıkrada hakime tanınmış bir takdir yetkisi vardır ve hakimin takdir edeceği ceza, önceki maddeye göre tespit edilen cezanın en çok yarısına kadar artırılabilecektir.

(4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Bu fıkranın uygulama alanı bulabilmesi için failin kastı, mağduru öldürmek değil yaralamak olmalı yani failin eylemi ile meydana gelen ölüm sonucunun failin isteği dışında gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Öldürme kastının bulunması halinde doğal olarak kasten öldürme suçu gerçekleşmiş olacaktır.

ŞİKAYET VE  ZAMANAŞIMI SÜRESİ

Suçun kovuşturulmasının şikayete bağlı olup olmaması yaralamanın;  BTM ile giderilebilecek basit kasten yaralama, BTM ile giderilemeyecek basit kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama hallerine göre belirlenmiştir. Şöyle ki;

  • Mağdurun şikayeti  yalnızca, kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkilerinin BTM ile giderilebilecek olması halinde (madde 86/2) aranacaktır. 
  • BTM ile giderilemeyecek kasten yaralama (madde 86/1), madde 86/3’de sayılan daha fazla cezayı gerektiren haller ve madde 87’de sayılan neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama hallerinde ise fail, şikayet aranmaksızın cezalandırılır.

Kanun maddesinden anlaşıldığı haliyle; yaralamanın BTM ile giderilebilecek bir yaralama olup olmaması madde 86/3’te sayılan hallerin mevcut olması durumunda bir önem arz etmemektedir. Yani  tabanca ile yaralamanın söz konusu olması halinde veya anne-babaya karşı kasten yaralama suçunun işlenmesi vb. hallerde BTM ile giderilebilecek bir yaralanma olsa bile artık şikayet aranmaksızın soruşturma başlatılacak ve yargılama gerçekleştirilecektir.

Şikayet zamanaşımı ise TCK madde 73’de; “Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre de,

  • TCK madde 73/2’de belirtildiği üzere, yetkili kişinin fiili ve faili öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde yetkili makamlara şikayette bulunması gerekmektedir. 
  • Fiil yada failden yalnızca birinin öğrenilmiş olması halinde ise şikayet süresi başlamaz.
  • CMK madde 158/1-2 gereği, şikayet ve ihbarın yapılacağı yetkili makamlar savcılık ve kolluk kuvvetleri olmakla birlikte söz konusu şikayetin valilik, kaymakamlık veya mahkemeye yapılmış olması hallerinde de; şikayeti alan makam, işbu şikayeti yetkili makama iletir.
  • Yine CMK madde 158/5 gereği; şikayetin yazılı ya da tutanağa geçirilmek üzere sözlü yapılabilmesi mümkündür.
  • Soruşturma ve kovuşturma aşamalarının her evresinde şikayetten vazgeçilebilmesi mümkündür. Ancak ceza mahkemesince verilen kararın kesinleşmesi ile birlikte artık şikayetten vazgeçilebilmesi mümkün değildir. Soruşturma (savcılık) aşamasında şikayetten vazgeçilirse kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir. Kovuşturma (ceza yargılaması) aşamasında şikayetten vazgeçilmesi halinde ise; ceza davasının düşmesine karar verilir.
  • Şunu da belirtelim ki aksine bir düzenleme yoksa şikayetten vazgeçme, sanığın bunu kabul etmesi ile sonuç doğurur.

Kasten Yaralama Suçunda Dava Zamanaşımı

Kasten yaralama suçunda  dava zamanaşımı, TCK madde 66/e’ye göre 8 yıldır. Suçun nitelikli hallerine bağlanan daha uzun süreli hapis cezaları ve ceza süresinde artırım yapılmasıyla belirlenen cezalarda(cezanın yarı oranında artırılması gibi); dava zamanaşımını belirleyen ceza üst sınırı bu hallere göre tespit edilecektir.

Burada ara bilgi olarak; CMK madde 253’te düzenlenen “uzlaştırma” hükümleri gereğince “şikayete bağlı suçlar” ile şikayete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın madde 86/1-2’de düzenlenen “kasten yaralama” suçunun (3. fıkra hariç olmak üzere), uzlaştırmaya tabi olduğunu belirtmek yerinde olacaktır. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunun düzenlenmiş olduğu TCK madde 87 ise uzlaştırma kapsamında değildir.

Aşağıda kasten basit yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçlarında yer alan bazı kavramlara yer verilmiştir.

Silah ile kastedilen nedir?

TCK madde 6/f’de, silah deyiminden ne anlaşılması gerektiği düzenlenmiştir. Buna göre;
1. Ateşli silahlar,
2. Patlayıcı maddeler,
3. Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,
4. Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,
5. Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler silahtır.

Yani tabanca, tüfek, bıçak, satır, cam şişe, masadaki tabak, çatal, sandalye, odun, iğne vb. her türlü madde başkasını yaralamada kullanılmışsa TCK kapsamında “silahtır”.

Basit Tıbbi Müdahale (BTM) ile giderilebilecek/ giderilemeyecek yaralanmalar nasıl belirlenir, ne tür yaralanmalar bunlara örnek teşkil eder?

Bir yaralanmanın BTM ile giderilebilir olup olmadığı Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından belirlenmektedir. 

Burada birkaç hususa değinmek faydalı olacaktır. Şöyle ki;

  • Herhangi bir yaralanma halinde vakit kaybetmeksizin bir hastaneye başvurulması ve rapor alınması yerinde olacaktır. Bu hususta kanunda herhangi bir süre sınırlaması bulunmasa da; yaralanmanın en net haliyle tespiti açısından “zaman” önem arz etmektedir. Zira bilindiği üzere her geçen dakika yaraların iyileşmesine ve bu yaraların tespitinin mümkün olmamasına neden olabilir. Keza yaranın zamanla iyileşmesi BTM ile giderilebilir bir yaralanma olup olmadığının tespitini de etkileyebilecektir.
  • Yaralanmanın meydana gelmesinden hemen sonra hastaneye gidilemiyor ise, yaraların fotoğraflanması yerinde olacaktır.
  • Mümkün olması halinde devlet hastanelerine başvurulması daha uygun olacaktır. Soruşturma ve kovuşturma aşamasında herhangi bir nedenle alınan sağlık raporunun geçerliliğinin kabul edilmemesi veya eksik bulunması vb. sorunlarla karşılaşmamak için en baştan tedbirli ilerlemekte fayda vardır. Zira bu hallerde vakıanın üzerinden zaman geçmiş olacağı için yaralanmanın boyutu ve hatta tespiti dahi mümkün olmayabilecektir. Bunun yanında tüm sürecin yeniden tekrarlanması da büyük bir zaman ve dolayısıyla delil kaybına neden olabilecektir. 

 BTM ile giderilebilecek yaralanmalara; tokat atılması sonucu yüzün kızarması, yumruk ile dudağın hafif kanaması, itekleme sonucu duvara çarpan kolun hafif çizilmesi ve bu gibi yaralanmalar örnek olarak gösterilebilir.

 BTM ile giderilemeyecek yaralanmalara ise, Adli Raporlar İçin Kılavuz’da belirtilmiş olan; diş kaybı, kulak kemiklerinde kemik zincir kopukluğu, korneada perforasyon vb. durumlar örnek verilebilir. Bu belirlemelerin somut olayın koşullarına göre uzman hekimler tarafından tespit edildiğini burada bir kez daha belirtelim.

TCK madde 86 ve 87’nin aynı ve farklı fıkralarında yer alan hallerden birkaçının aynı anda meydana gelmiş olması halinde fail, nasıl cezalandırılacaktır?

Aynı fıkrada düzenlenmiş birden fazla durumun aynı anda meydana gelmesi halinde, örneğin madde 86/3’te sayılan (a) ve (e) bentleri aynı anda meydana gelmiş olsun ve eşe karşı silahla yaralama suçu işlenmiş olsun, verilecek ceza yarı oranında olmak üzere yalnızca 1 kez artırılacaktır. Yani suç, hem eşe karşı hem de silahla işlendiği için ceza iki kez yarı oranında artırılmayacaktır. Ancak temel ceza tayin edilirken bu husus göz önünde bulundurulacaktır.

Bir maddenin farklı fıkralarında düzenlenen hallerin aynı olayda meydana gelmesi durumunda da fail, tüm sonuçlardan dolayı ayrı ayrı cezalandırılmayacak olup, TCK madde 44’de yer alan fikri içtima hükümleri uygulanacaktır. Buna göre “işlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır”. Örnek ile açıklayacak olursak; annesine silahla saldırarak (86/3a-e) annesinin konuşma yeteneğinde sürekli zorluğa (87/1-b) ve aynı zamanda bir böbreğini kaybetmesine (87/2-c) sebep olan fail hakkında tüm sonuçlardan dolayı ayrı ayrı ceza verilmeyecek, bunlar içerisinden en ağır cezayı gerektiren suç tespit edilip cezalandırma ona göre yapılacaktır. Tabii olarak burada meydana gelen sonuçların çokluğu ve ağırlığı hakim tarafından değerlendirilip temel cezanın üst sınırdan verilmesi ve buna göre de artırım oranlarının uygulanması söz konusu olabilecektir.